CHP’nin sağlıktan sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Gamze Akkuş İlgezdi, deprem bölgesindeki enkaz kaldırma çalışmalarında kanserojen bir madde olan asbest için önlem alınmadığını öne sürdü. Akkuş İlgezdi, acil önlem alınmadığı takdirde depremde olduğu gibi asbest kaynaklı ölümlerin de yaşanacağını açıkladı. Son olarak Akkuş İlgezdi olası asbest ölümleri için, “Sorumlusu İktidar olacaktır.” ifadelerini kullandı.
CHP’nin sağlıktan sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Gamze Akkuş İlgezdi, deprem bölgesindeki enkaz kaldırma çalışmalarında kanserojen bir madde olan asbest için önlem alınmadığını öne sürdü. Akkuş İlgezdi, acil önlem alınmadığı takdirde depremde olduğu gibi asbest kaynaklı ölümlerin de yaşanacağını açıkladı. Son olarak Akkuş İlgezdi olası asbest ölümleri için, “Sorumlusu İktidar olacaktır.” ifadelerini kullandı.
Asbest tehlikesine dikkat çeken Gamze Akkuş İlgezdi şu ifadeleri kaydetti:
“Depremlerin sadece yıkıcı etkileriyle değil, Türkiye örneğinde olduğu gibi siyasi etkileriyle de insan yaşamına zarar verdiğinin en acı örneğine, 40 binin üzerinde insanımızı yitirdiğimiz 6 Şubat Kahramanmaraş depremleriyle şahit olduk. Siyasi iktidarın eylemleri, söylemleri ve yönetme biçimi, depremlerin ilk dakikasından bugüne, karşı karşıya olduğumuz felaket tablosunu anbean kötüleştirdi.
Bu bakımdan, 11 şehrimizi etkileyen; Adıyaman, Hatay, Gaziantep ve Kahramanmaraş’ı moloz yığınına çeviren bu depremler için AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yapmış olduğu ‘Yıkılan binaların yüzde 98'i 1999 öncesinde inşa edildi’ açıklaması, en az depremin kendisi kadar yıkıcı etkiye sahip olan bir siyasi çarpıtma girişimidir.
İktidar, böylece 21 yıllık sorumluluğunu örtbas etme çabasındadır. Binaların yapım yılının, tek başına afet yönetimi açısından bir anlamı yoktur. Deprem dayanıklılığı açısından, bir yapının ne zaman inşa edildiği, tek başına yeterli bir ölçüt değildir. Yapının tasarımı, kullanılan malzemeler, inşaat sırasındaki denetimler ve kalite kontrol önlemleri de önemlidir. AKP iktidarı, bu görevini yerine getirmediği gibi ‘imar barışı’ adı altında oy devşirmeye çalıştığı katliam fermanıyla binlerce ölüme de davetiye çıkarmıştır.
Öte taraftan, yıkılan veya ağır hasarlı binalar, en az depremin kendisi kadar ölümcül bir tehlike yaratan asbest sorununa da işaret etmektedir. Bilindiği üzere asbest, yangın geciktirici özelliği nedeniyle tercih edilen bir mineraldir. Özellikle inşaat malzemeleri, yalıtım malzemeleri, fren balataları ve diğer endüstriyel alanlarda kullanılmaktadır.
Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ve Uluslararası Kanser Araştırmaları Ajansı (IARC) gibi kuruluşlar, asbestin ölümcül bir madde olduğunu ve dünya genelinde binlerce kişinin ölümüne neden olduğunu belirtmektedir. Daha vahimi ise akciğer kanseri ve mezotelyoma gibi hastalıkların belirtilerinin genellikle yıllar, hatta on yıllar sonra ortaya çıkmasıdır. IARC tarafından yapılan tahminlere göre, dünya genelinde her yıl yaklaşık 100 bin ölüm doğrudan asbestle ilişkilidir.
Sonuçları bakımdan böylesine tehlikeli bir endüstriyel ürün olan asbestli ürünlerin ülkemizde üretimi, ithalatı ve kullanımı, 2010 yılında çıkarılan Asbestli Ürünlerin Üretiminin, İthalatının ve Kullanımının Yasaklanması Hakkında Yönetmelik’le tamamen yasaklanmıştır.
Sağlık Bakanlığı’nın uzun süredir hangi gerekçeyle kanser verilerini açıklamadığını bilmiyoruz, ancak bu büyük vurdumduymazlıkla devam edilmesi halinde deprem bölgelerindeki kanser vakalarında yükseliş olacağı bir sır değildir. Çadırları ve konteyner kentleri yıkıntıların ortasına kurmak, buraya sığınmak zorunda bırakılan depremzedeleri ölümcül asbest tehlikesine karşı koruma altına almamak suçtur. Molozların yarattığı toz bulutu arasında maskesiz dolaşan, kirlenmiş su kaynaklarını kullanmak zorunda kalan çocuklarımızın ve yurttaşlarımızın vebali, yeterli ve gerekli önlemi almayan siyasi otoritededir.”